TUTKULAR HER ZAMAN AŞK DEĞİLDİR
Şile devlet hastanesinde göreve başlamıştı. ve günler alabildiğine bir hızla ilerliyordu.Kaç zamandır orada olduğunu unutmuştu bile.Şilede bir yaz sezonu daha geride kalmış.Neredeyse kış gelmek üzere idi .bir kaç gün üstüste yağmur yağmasına rağmen, bu gün o kadar nefis bir hava vardıki ,Doğa Şile halkına ,sanki bu günü, bahar aylarından ödünç vermiş gibiydi.Kemalin buradaki ikinci ayı olmasına rağmen her tarafı karış karış öğrenmişti ne kadarcık bir yerdiki, burada üç gün kalan zaten her tarafını ezberlerdi. Çalıştığı iş yerinde amirleri ile takışan Kemal buraya sürgün gelmişti.Kalifiye bir eleman olmasay dı.Çoktan işten bile atarlardı.Hayatı öylesine boştuki, ha, İstanbul olmuş ha, Şile onun için pek bir şey fark etmiyordu. onu İstanbula bağlayan hiç bir sebebi yoktu. Günlerini burada geçmişin muhasebesini yapmakla geçiriyordu.Burada En sevdiği şey ,ve tek eğlencesi, nöbetçi olmadığı zamanlarda limana inmek ve oradan denizi seyredip arabasında müzik dinlemekti Akşam paydosu çoktan olmuştu , Ve böylesine bir akşamda erkenden lojmana gidip istirahete çekilmek bu güzel havaya insafsızlık olurmuş gibi geldi.Hiç bir yere uğramadan doğruca sahile indi. Limanda kalabalığın bir hayli olduğunu gördü.Balıkçılar taze taze tuttukları pala mutları satmakla meşgullerdi . Balıkçıların ve müşteri lerin Kalabalığı onu sıktı , Arabadan inmeden doğruca karşıdaki sahile, plaj yoluna saptı . Belediyenin yazın plaja girenlerden para toplamak için kurdukları kulubeyi 20,30 metre kadar geçti . Aracın burnunu denize doğru çevirerek park etti . Teybe enstrümental slov bir müzik kaseti takıp dinlemeğe başladı. Bir an kendi kendine güldü geçmişte böyle şeyler dinlemezdi ama orta yaş çizgisini geçtikten sonra , daha realist olması gerekirken galiba romantizm, hastalığına yakalanmış gibi hissediyordu.İşte buna gülmüştü. Koltuğa iyice bir yaslandı , Cebinden bir sigara yakıp derin nefes çekti . şu anda Karşısında eşsiz bir güzellik duruyordu.ve doya doya seyretmeğe başladı. Önce boş boş bakıyor gibiydi ama , birden baktığı halde görmediği güzellikleri fark etti. sonra manzaranının içini iyice bir girdi.Gözleri ile etrafı taradı arabanın ön camından yukarı doğru baktı. gökyüzünün koyu karanlık olması gerekirken.Ay mehtabı ortalığı pırıl pırıl yapmıştı. mehtabın yansıması denizi bir hoş etmişti.Daha dikkatli bakınca denizin sadece ay ışığı ile aydınlanmamış olduğunu gördü. Karşıdaki liman tarafının Cadde spotları ile neon lambalarının kırmızılı yeşilli ve mavili ışıklarının ay ışığına karıştığını gördü. öyle bir renk karmaşısı olmuştuki .Sanki bir Gök kuşağı denizin üstüne düşmüş gibiydi .Denizin üstü rengarenk bir hal almıştı . Doğadaki yedi renk bir an dans eder gibi geldi ona .Biraz dikkatli bakınca oynaşanların ,sadece renkler değil, bu parıltıyı daha yakından seyretmek isteyen balıklar olduğunu görünce bir kez daha şaşırdı. Evet suyun altındaki balıklar yukarı doğru zıplayıp zıplayıp duruyorlar kendi aralarında oyun oynuyorlardı. Bir an onlara gıpta ile bakarken birden onların mutluluklarının’da kendi mutlulukları gibi kısa sürdüğünü görünce üzüldü.Gök yüzünden ani bir dalışla süzülen bir martı kuşunun zıplayan balıklardan birini kapması.Balığın son mutluluğu olmuştu .Ama yinede bunda bile onu teselli edecek bir yan vardı çünkü; aynı zamanda o martı kuşu çok mutlu olmuştu.Oysa martıların gece deniz üstünde dolaştıklarını hiç bilmezdi . Demekki aç kalan her mahlukun yapacağı gibi onlarda huy değiştirmişlerdi. Balığı kapan martının diğer arkadaşları ise sanki onun mutluluğuna ortakmış gibi yada onu kutluyorlarmış gibi çığlıklar atması onu bir kez daha şaşırttı.Tam ikinci bir martı pike yapmak üzereydiki, ! Birden ,Taka, taka taka tak ,Sesi ile irkildi.Tabii Martılarda kaçışmayı ihmal etmediler Ses Liman tarafından geliyordu. Geceden balığa çıkan bir balıkçı teknesiydi bu . ve Aynı motor yanından yine” Taka taka tak” sesi ile süzülerek geçti her halde martılar ürkmüştü .Ama bir iki dakika sonra , Martıların Gece avı yeniden başlamıştı. Bu arada, Teypteki kasetin bir yüzü çoktan bitmişti arka yüzünü çevirmeğe niyetlendiği bir sırada Sol tarafındaki gazinodan gelen müzik sesi onu bundan vaz geçirdi. Çünkü Çok sevdiği ve iki sene boyunca hiç bıkmadan dinlediği ” Lov You” adlı şarkının melodisi başlamıştı. Teybi kapattı. ve can kulağı ile dinlemeğe başladı. Müzik ağır ağır damarlarındaki kanın çekilmesine sebeb oluyor gibiydi.Tatlı bir rehavetle birlikte ılık bir sıcaklığın bütün vucuduna yayıldığını hisediyordu. Bir az önce,seyrettiği bu doyumsuz manzara onu öylesine mutlu ettiki,o anda ölmüş olsaydı asla üzülmezdi bir an öyle hissetti . Çok mutluydu hemde . İçindeki onca acıya rağmen.Yirmi üç sene aynı yastığa baş koyduğu karısından ayrılmıştı. Aşık olduğu kadın tarafından terk edilmişti. İşte ondan ayrılmak . Ona çok acı gelmişti.Ve en önemliside, her ikisinden ayrılmış olmanın ızdırabına, Doktor hanıma duyduğu yakınlık ve sempati yüzünden dayanabilmiş ve onun varlığınla bir çok acıyı unutmağa başlamıştı ama şimdi ondanda ayrılmıştı. Ayrılık ölümden acıydı.Ve bu hususta söylenen şiirler ve şarkıların hiç birinin ezbere yazılmamış olduğunu bir kerede kendi hayatı içinde yaşayarak anlamıştı Karısının kalbindeki ölümüne çok üzülmüştü ama bu bir takdiri ilahi idi ve yapacak hiç bir şey yoktu.Birlikte geçireceği seneler ezelde takdir edilmiş ve evliliklerine ,yine birlikte karar vererek son noktayı koymuşlardı. Oysa terk etmek veya edilmek, ancak biz insanların elindeydi ve bitmez tükenmez ihtiraslarımızda bunun tek nedenlerinden biriydi .İşte buna katlanmak ve bunu kabullenmek pek o kadar kolay olmuyordu.Ve Kemalde bunu asla kabullene medi . Belki bu kadar kısa bir zaman dilimi içinde , bütün bu acıların hepsini kısa aralıklarla yaşamış olmak onun ruhunda derin yaralar açmıştı.O günlerden sonra artık, Yaşamak hiç umurunda bile değildi hayatın hiç bir güzelliği onu enterese etmiyordu . Bazen istemeden hayatına son vermeyi bile düşündüğü zamanlar oluyordu ama o her zaman , Şartlar ne olursa olsun Yüce Yaradan’ın verdiği emaneti kendisinin almaya hakkı olmadığına inanan biriydi.İşte o günlerde bütün bu olumsuzluklara katlanıp dayanmış olmasının tek sebebi vardı ve bu sebebte Handan hanımdı.Artık o, tek kurtarıcı meleği idi.Ama mutluluklar hiç bir zaman süreli olamıyordu ve olmamıştı .Ve handan hanımla birlikte çalışmış olduğu ortamdan ayrılalı neredeyse üç,dört ay olmuştu.Ve oda istemeden mazide kalmış güzel anılar kervanına çoktan katılmıştı. Karşı gazinodan gelen müzik sesi bittiğinde.Arabadan indi. ağır ağır sahil boyunca yürümeye başladı.Gazino şimdi teybe bir başka şarkı koymuştu ama bu sefer çalan parça türk sanat musikisiydi. Müzik henüz başlamıştı ama o daha ilk anda çalan parçayı anlamıştı .Muazzez Abacı’da .o içli sesiyle ağır ağır söylemeğe başlamıştı bile .
Hatıralar sarmış dört bir yanımı, baktığım her yerde izi duruyor.
Ben seni unutmak istemesemde . bana her şey seni hatırlatıyor.
Bir anda göğsünün orta yerine bir sancı bıçak gibi saplandı .Ve sonra bir sürüngen gibi ağır ağır kalbine doğru indi.Şimdi aynı sancı öyle yakıcı bir sızı veriyorduki .adeta içinde yanan bir Ateş topu olmuş ve oradanda ,yakıcı bir sıcaklıkla Ruhuna doğru, bir yolculuğa çıkmağa hazırlanıyordu. Karısı geldi aklına.Bu şarkıyı ne kadarda çok severdi. Bir anda,Az önceki bütün mutluluğu bir sabun köpüğü gibi uçup kaybolmuştu.Durdu gözlerini uzaklara çok uzaklara çevirdi.Anlaşarak ayrılmışta olsalar bir ömür kadar uzun seneleri birlikte geçirmişlerdi.ve her şeye rağmen yinede ha deyince unutmak o kadar kolay olmuyor, olamıyordu . Sanki uzaklarda bir yerlerde karısını arıyor,ve gelmesini bekliyor gibiydi.Kendinden dahi ne kadar saklamış olursa olsun kalbinin bir köşesinde hala onun sevgisi mevcuttu ve ne kadar unutmağa çalışırsa çalışsın,o hep olmadık zamanlarda karşısına çıkmağa devam edecekti. Derin bir iç geçirdi. Sonra gözlerini denizin derinliklerine çevirdi . Ve Tıpkı filimlerde olduğu gibi sanki denizin içinde geçmişini, ve mutlu günlerini seyretmek istedi ama nafileydi,Hiç bir görüntü peydahlan mamıştı.sonra boş verdi omuz silkti.Kafasının içindeki görüntü ona yeterde artardı bile.Birden kulaklarında bir ses çınlar gibi oldu
“ Maşaallah Allah mutluluğunuzu bozmasın kemal bey. Bakıyorum çok çabuk unuttun beni.Karını bu kadar çok seviyordun’da bana olan aşkına ne oldu,”
Kemal kafasında oluşan bu sese çocukça bir saflıkla cevap verdi.Kendi kendine konuştuğunun farkında bile değildi :
-Seni unuttuğumu kim söyledi , ama unutmam lazım, ve korkunç bir hırsla’da seni unutmağa çalışıyorum çünkü beni terk edip giden sendin.
İyi o zaman, al karının hayali sana mübarek olsun
-Lütfen karımı bu işe karıştırma , Hayatımın yarısı onunla geçti O benim gerçeğimdi. Sense benim hayallerimdin . Aşkım’dın, tutkumdun. Sana olan sevgim bambaşka idi,Senin için ölüme bile razı olduğumu bildiğin halde beni terk ettin.Ve artık lütfen beni rahat bırak. çık kafamdan çık düşüncelerimden ne olur, ne olur rahat bırak beni.Yetmedimi benimle oynadığın. Bak ne güzel seni unutmuştum . neden geri geldin. Ne olur beni rahat bırak. Lütfen,çık düşüncelerimden.
Eserin Kafasının içindeki sesini duymamak için arabasına atladı.son sürat ordan uzaklaştı ama ağlayan kayalıkların tepesine gelince yeniden durdu.araçtan indi Tepeden denize boş boş bakıyordu. Kemal Handan hanımla olduğu günlerde bu ve benzeri hayalleri görmeyi unutmuştu onun varlığı bunları engelliyordu ama şimdi kendini öyle savunmasız hissediyorduki çoktandır unutmuş olduğu bu hayaller yeniden ruhuna saldırmağa başlamıştı.Kadın şeytanca kahkahalar atarak , Beyninin içinde bir yılan gibi dolanıp duruyordu. Bütün bu hissetikleri onun için artık çekilmez bir hal almıştı. Çoktandır unutmuş olduğu ölmeyi isteme düşüncesi , yavaş yavaş geri gelmeğe başlamıştı.Ve bu düşünce onu artık eskisi kadar korkutmuyordu. Kayalık lardan, İki adım öteye atacak olsa,bütün dertlerinin bir anda biteceğine inanmaya başlamıştı, bir an bu fikir ona öyle huzur vermiştiki. İki adım sonra bir daha asla rahatsız olmayacaktı.Hiç bir şey onu bir daha üzemeye cekti.Denizle arasında sadece iki adım evet iki adım kalmıştı.O kadar kolaydıki. sadece iki adım atması yetecekti.Korka korka Kayalıkların kenarına kadar geldi şimdi huzurla arasında sadece bir adımlık bir mesafe kalmıştı.Ayağını hafifçe kaldırdı son adımı atmaya hazırdı artık.Bir an kulaklarını tırmalayan sesin kesildiğini fark etti.Birden, kafasının içi ıssız bir çöl gibi sessiz bir hal almıştı.Yumuşacık kadife gibi bir sesin kendisine seslendiğini fark etti .
- Kemal bey ne yapıyorsunuz Allah aşkına .
Kulaklarına inanamadı.Seslenen Handan hanımdı .O kadar güzel gelmiştiki duyduğu bu ses .Hayret bu güne kadar kendisine hiç seslenmemişti,evet
“Ne yapıyorsunuz” diye hem şefkatle hemde yumuşacık bir şekilde azarlayarak sormuştu.Bir an utandı, ne düşünmesi gerektiğini,ve ne söylemesi gerektiğini bilemedi.Saniyenin milyonda bir hızıyle kafasından geçen düşünce ,Onun handan hanıma verdiği tek cevap oldu.
”Çok yalnızım Doktor Hanım.ve artık yoruldum. Ne olur anlayın”
-Saçmalamayın Allah aşkına, çoçukça işler yapmak üzere olduğunuzun farkındamısınız Hem niye yalnız olacakmış sınızki . Ben varım ve iyi bir arkadaşlığımız var öyle değilmi.
Bir an bütün bu düşündüklerinin doğru olmasını ne kadar isterdi.Evet Handan hanım onun amiri sayılması gerektiği halde,öyle davranmamıştı, dostça, arkadaşça bir yaklaşım sergilemişti. ama gösterdiği arkadaşlık ise hiçte,Kemalin düşündüğü, istediği gibi bir arkadaşlık değildi. Sıradan resmi bir arkadaşlıktı ve hepsi bu kadardı. Oysa bu kadarını yeterli görmüyorduki . Evet arkadaş gibi gözüküyor olmalarına rağmen sohbetleri bile seviyeli ve yeterli bir dozdaydı.Ama o daha fazlasını istiyordu.Biraz evvel ,düşüncelerine hükmeden Şeytan, Handan hanımı düşünmeye başlar .başlamaz bir anda kaybolup gitmişti. Demekki, Handan hanım, istemeden bile olsa , Kemale koruyucu melek olmuştu.Ve hayat devam etmeliydi.Her gecenin bir sabahı olduğu gibi, Her hüznün sonrası neden mutluluk olmasındıki. İşte bu yüzden yeniden doğmalıydı. yaşamak için bir şeylere yalandan’da olsa tutunmalıydı.Bir şiirine bundan tam yirmibeş sene evvel bir önsöz yazmıştı onu hatırladı. Şöyle demişti.”Bir aşkın verdiği Hüsranı. Başka bir aşk unutturur” Bunları gençken yazmıştı ama ezbere söylenmiş bir söz gibi geldi ona, oysa o yaşlarda. Aşkı nereden bilecektiki ve Yeniden aşık olmanın o kadar kolay bir tarafı yoktu.Ama Handan hanımı Saf ve temiz duygularla sevmiş olmasının hiç bir mahzuru yoktu. ve yeterki bunu sadece kendi bilmeliydi. Çünkü Sevgi sözcüğü bazen insanları yaklaştırıcı olduğu gibi Dostlukları bitirici bir unsurda olabiliyordu. Hem böylece kendini kandırması için bir bahanesi ve sebebide olurdu.Bunları düşünürken deminki delilik hali kaybolmuş ve yine normal bir insan olmuştu. Artık ,kayalıklarda olmaktan sıkılmıştı ve Kaldığı lojmana gitmek için arabasına bindi. Son bir kez Tepeden.denize doğru baktı. Sonrada ,Handan hanımı aramak istedi sesini duymaya öyle çok ihtiyacı vardıki. Cep telefonunu çıkarttı. Numaraları tuşladı. tam bağlanacakken. vaz geçti .NO tuşuna bastı.Telefon elinde,öylece kararsız kalmıştı . tekrar çevirdi. iki saniye sonra. Yine aynı şeyi yaptı . Bir türlü cesaret edemiyordu.”Hay Allah” dedi içinden.Şimdi bu bir saplantı halini almıştı,ama arasa bile ne konuşa bilirdiki.Veya hangi gerekçeyi bahane edecekti. Yada her şeye rağmen onu aramış bile olsa. Karşısındaki hanımın onu azarlaması söz konusuda olabilirdi. Öyle ya bir zamanlar aynı işi yerinde çalışan iki insandılar ve dostlukları iş yerini paylaşan kişilerin dostluklarından öte bir şey değildi.Veya azarlamayıp çok soğuk bir şekildede cevap verebilirdi.Böyle bir cevap aldığı andan itibaren ona ne söyleyebilirdi. hangi derdini veya düşüncesini açma cesareti bulabilirdi,Sohbetleri daha başlamadan bitmeye cekmiydi.Bu yüzden, Her halükar da onu araması rizikolu idi. Handan hanıma karşı olan durumunu bir türlü anlayamamıştı. Beraberlerken birbirlerine karşı sıcak yakın ve candan iki arkadaş,ve dost gibiydiler ama, yinede, Nedenini bilmeden onu kendisinden çok uzakta ve mesafeli bir insan olarak görüyordu.Bu nasıl bir şeydiki böyle.Bir an için onu kendine çok yakın buluyor,neredeyse yüreğini açıp içine sokası geliyordu.Ve çok kısa bir zaman sonrada,o kendisine öyle uzak görünüyorduki.Onunla arasında sanki aşılması mümkün olmayan buzdan engeller vardı. Hem zaten, şimdi durup dururken, aramanın ne gereği vardı. Öküz ölmüş Ortaklık ayrılmamışmıydı.Şu anda.ortak hiç bir konuları yoktu. O Şile’de, öbürü İstanbuldaydı. eğer tesadüfler bir azizlik yapmazsa, ömür boyu bir daha karşılaşmaları, koskoca İstanbulda mümkün bile değildi.Yani sebeb ne olursa olsun,araması biraz fazla gayretkeşlik gibi gözüküyordu.Vaz geçti arabayı çalıştırdı. aracı geriye doğru alıp manevra yaptı şimdi yönü lojman tarafındaydı. Vitese taktı araç hızlı bir hamle ile ileri doğru atıldı. Henüz yirmi metre gitmemiştiki içinden yine bir ses.” Korkak Arasana onu “diyerek sıkıştırdı.Frene bastı ne olursa olsun Handan hanımı arayacaktı yoksa gecenin ilerleyen Saatlerinde aramadığı için çok pişmanlık duyabilirdi.En azından sesini duyardı, eğer korkusunu yenemezse , konuşmaz kapatırdı. Handan hanım kimin arayacağını nereden bilebilirdi. çünkü telefonun numarası gizli görünmeyen kayıttı.Kemalin, aramış olduğunu bilmesine imkan yoktu. Tekrar araçtan indi sahilde yürümeğe başladı. Bir an , sahil boyunda Handan hanımla yürüdüğünü hayal etti. Ve öylesine mutlu olduki,tekrar neşelendi, içi içine sığmıyordu . Hiç düşünmeden. telefonu çıkardı ve tuşlamağa başladı. Kısa bir ikaz sesinden sonra Handan hanım karşısındaydı.İşte cevap veriyordu.Aman Allahım ne kadarda kolay olmuştu. hiç korktuğuna deymemişti.
- Efendim buyrun, kimsiniz ( diye cevap verdi Handan hanım )
Bu ,öyle güzel bir duyguyduki anlatılması mümkün değil di.Genç Hanımın sesi ,kulağına bir melodi gibi gelmişti . Bütün cesaretini toplayarak cevap verdi.
- Merhaba , ben Kemal . Nasılsınız
- A.A...Kemal bey merhaba siz nasılsınız.
- Sağolun ,çok teşekkür ederim.Birden aklıma geldiniz , sizi arayıp bir hatırınızı sorayım dedim.
- Ay.. Sağolun çok teşekkür ederim. Siz ne yapıyorsunuz.Yerinize alıştınızmı.
- Alıştım fena değil.Beni boş verin, iyi kötü idare edip gidiyoruz. Duyduğuma göre sizde ,Bizim servise geçmişsiniz,Nasıl bizim işlere alışabildinizmi. işleriniz yorucu oluyormu.
- Yok yok çok rahatım eskisindende rahatım. Sağolsun genel müdürlük çok yardımcı oldu. yeni bir oda verdiler, ve yeniden dizayn ettiler. Bütün oturma gurubumuz yenilendi.Her şey çok mükemmel.
- Sizi aradığım için bana kızmadınız değilmi.
- Neden kızayımki.aksine çok sevindim,Peki siz nasılsınız rahatmısınız orda
- Çok rahatım teşekkür ederim. Biliyormusunuz ,size bir şey söylemek istiyordum.
- Buyrun sizi dinliyorum.
- Şeyy......... Nasıl söylesem bilmemki.
- Buyrun, Kemal bey sizi dinliyorum.rahat olun lütfen. Bana her şeyi söyleyebilirsiniz .Çekinmeyin
-Herşeyimi
-Evet düşündüğünüz her şeyi
- Öyle iyi bir insansınızki. sizi kırmaktan yanlış anlamanızdan korkuyorum.
- Evet sizi dinliyorum.
- Handan hanım sizde ,Eşimin güzelliğini, kibarlığını, nezaketini ve asaletini.Geçmişte’de aşık olduğumu sandığım Kadının, Sıcaklığını , içtenliği ve samimiyeti buldum
Oysa Kemal son cümlesinde yalan konuşmuştu.Eğer aşık olduğu kadın söylediği vasıflarda bir insan olmuş olsaydı bu gün ayrı olmaları değil beraber olmaları gerekmez miydi. Ama her şeye rağmen bütün bunları iltifat olsun diye söylemişti.Handan hanım beklemediği bu iltifatlardan sonra kısa bir müddet sessiz kaldı. Kimbilir o anda aklından neler geçmişti, belkide böylesine bir münasebetsizlik beklemiyordu. sadece
- Çok teşekkür ederim Kemal bey......... (diyebildi)
- Bana kızmadınız değilmi , sizi incitmeyi asla düşünemem
- Yoo hayır kızmadım.........
- Yani ne bileyim, Şey.... beni yanlış anlamanızdan korktumda.
- Saçmalamayın lütfen.Hem izinli olduğunuz bir gün bizi, ziyarete gelsenize.
- Tabii, memnuniyetle, bundan şeref duyarım .Neyse ben daha fazla vaktinizi almayayım. İstanbula geldiğim ilk fırsatta sizi arayacağım. hoşça kalın.iyi akşamlar
- Sizede Kemal bey
- Son bir şey daha , Eğer siz olmasaydınız ben intihar ederdim biyormusunuz.
- Evet biliyorum
Kemal bundan başka bir şey söyleyemeden telefonu kapattı. Aslında gereğinden fazla şeyler söylemişti ama bir kere ok yaydan çıkmıştı artık, içindeki duyguları ,daha fazla tek başına taşıyamamış,bir şekilde ortaya dökmüş ve rahatlamıştı.İşte bu kadar kolay olmuştu,aramıştı onu ve sesini yüz kilometre öteden duymuş çok mutlu olmuştu, içi içine sığmıyordu. Bütün korkularının yersiz olduğunu görmüştü.Genç hanım, hiçte, onu terslememiş , soğuk ta davranmamıştı.Peki neden bu kadar gerilim yaşamış neden onu aramakta bu kadar tereddüt etmişti.İki medeni insanın birbirlerine dostça bir iki söz söylemesinin ne mahzuru olabilirdi.Gerçekten böylemi gözüküyordu. Evet böyle gözüküyordu ama hiç bir şey göründüğü gibi değildi.Ona o kadar çok söylemek istediği şey vardıki, söylemediği halde Handan hanımın bunları anlamasından çok korkuyordu .Ve karşısındaki genç hanımda hiçte sıradan biri değildi.Ve oda çok iyi biliyorduki . Gecenin bir saati, normal olarak yabancı bir erkek ve kadın veya iki eski mesai arkadaşı birbirlerine hatır sormak için telefon açmazlardı.Ayrıca ,bu erkeğin geçmişte, kendisine farklı davrandığını hissetmeyecek kadar boş bir insan olamazdı,ve değildi’de. Ama öylesine asil öylesine kibar ve müşfik bir insandıki . Sebeb ne olursa olsun Kemali kırıp incitmek istemiyor olabilirdi . Çünkü geçmişte onun bir başka kadın tarafından çok incitildiğini ve kırıldığını biliyordu. Aynı şeyleri yapmayacak kadarda yüce bir ruha sahipti. Kemal,telefon konuşmasından sonra Kaldığı Lojmana giti , hiç bir işle meşgul olmadan doğruca yatağa girdi ve uyumaya hazırlandı. Geçmek bilmeyen saatleri uykuda öldürmeye karar vermişti . Bir an evvel sabah olsun istiyordu. Çünkü,ertesi günü izinliydi. arabasına atladığı gibi ver elini İstanbul diyecekti . Ve bir saat sonrada oradaydı. Yatağında uyumadan evvel uzun uzun düşüncelere dalmıştı. Neler oluyordu böyle. Handan hanıma karşı hissettiği duyguların menşei ne idi. O na Aşık olmadığını çok iyi biliyordu. Ama tuhaf bir durumdu onu korkunç bir arzu ile görmek istiyordu.Duyduğu sevgi, hiçte kardeşane bir sevgide değildi. Bu güne kadar onun cinselliğini düşünmek gibi bir bayağılıda hiç yapmamıştı. Minnettarlıkmıydı. O da değildi.Peki neydi bu , neydi onu korkunç bir istekle yeniden görmeyi isteme arzusu. Beraber çalıştıkları on sekiz ay boyunca. onu hep göz hapsinde tutmuş onun her davranışını izler olmuştu. çoğu zaman bir bahane uydurup yanına gitmeden duramıyordu . Düşlerinde kurduğu en büyük fantazi . Akşam üstü . görmüş olduğu manzaranın, bir benzerini onunla seyretmek ,O muhteşem ambiansı onunla hissetmek ve tüm güzellikleri onunla paylaşmak . Kafasında kurguladığı tek fantaziydi. Bir çay bahçesinde onunla karşılıklı oturup , çok sevdiğini bildiği,bir fincan Nescafeyi beraber yudum lamanın zevkini yaşamak, liseli aşıklar gibi el ele olmasa da ,sahilde birlikte yürümek.ve doyumsuz sohbetler yapmak, evet istediği tek şey bu idi. bu düşüncelerin içersindeyken çoktan uykuya dalmıştı.Her sayılı saat gibi gecede bitmiş sabah olmuştu.
Şile devlet hastanesinde göreve başlamıştı. ve günler alabildiğine bir hızla ilerliyordu.Kaç zamandır orada olduğunu unutmuştu bile.Şilede bir yaz sezonu daha geride kalmış.Neredeyse kış gelmek üzere idi .bir kaç gün üstüste yağmur yağmasına rağmen, bu gün o kadar nefis bir hava vardıki ,Doğa Şile halkına ,sanki bu günü, bahar aylarından ödünç vermiş gibiydi.Kemalin buradaki ikinci ayı olmasına rağmen her tarafı karış karış öğrenmişti ne kadarcık bir yerdiki, burada üç gün kalan zaten her tarafını ezberlerdi. Çalıştığı iş yerinde amirleri ile takışan Kemal buraya sürgün gelmişti.Kalifiye bir eleman olmasay dı.Çoktan işten bile atarlardı.Hayatı öylesine boştuki, ha, İstanbul olmuş ha, Şile onun için pek bir şey fark etmiyordu. onu İstanbula bağlayan hiç bir sebebi yoktu. Günlerini burada geçmişin muhasebesini yapmakla geçiriyordu.Burada En sevdiği şey ,ve tek eğlencesi, nöbetçi olmadığı zamanlarda limana inmek ve oradan denizi seyredip arabasında müzik dinlemekti Akşam paydosu çoktan olmuştu , Ve böylesine bir akşamda erkenden lojmana gidip istirahete çekilmek bu güzel havaya insafsızlık olurmuş gibi geldi.Hiç bir yere uğramadan doğruca sahile indi. Limanda kalabalığın bir hayli olduğunu gördü.Balıkçılar taze taze tuttukları pala mutları satmakla meşgullerdi . Balıkçıların ve müşteri lerin Kalabalığı onu sıktı , Arabadan inmeden doğruca karşıdaki sahile, plaj yoluna saptı . Belediyenin yazın plaja girenlerden para toplamak için kurdukları kulubeyi 20,30 metre kadar geçti . Aracın burnunu denize doğru çevirerek park etti . Teybe enstrümental slov bir müzik kaseti takıp dinlemeğe başladı. Bir an kendi kendine güldü geçmişte böyle şeyler dinlemezdi ama orta yaş çizgisini geçtikten sonra , daha realist olması gerekirken galiba romantizm, hastalığına yakalanmış gibi hissediyordu.İşte buna gülmüştü. Koltuğa iyice bir yaslandı , Cebinden bir sigara yakıp derin nefes çekti . şu anda Karşısında eşsiz bir güzellik duruyordu.ve doya doya seyretmeğe başladı. Önce boş boş bakıyor gibiydi ama , birden baktığı halde görmediği güzellikleri fark etti. sonra manzaranının içini iyice bir girdi.Gözleri ile etrafı taradı arabanın ön camından yukarı doğru baktı. gökyüzünün koyu karanlık olması gerekirken.Ay mehtabı ortalığı pırıl pırıl yapmıştı. mehtabın yansıması denizi bir hoş etmişti.Daha dikkatli bakınca denizin sadece ay ışığı ile aydınlanmamış olduğunu gördü. Karşıdaki liman tarafının Cadde spotları ile neon lambalarının kırmızılı yeşilli ve mavili ışıklarının ay ışığına karıştığını gördü. öyle bir renk karmaşısı olmuştuki .Sanki bir Gök kuşağı denizin üstüne düşmüş gibiydi .Denizin üstü rengarenk bir hal almıştı . Doğadaki yedi renk bir an dans eder gibi geldi ona .Biraz dikkatli bakınca oynaşanların ,sadece renkler değil, bu parıltıyı daha yakından seyretmek isteyen balıklar olduğunu görünce bir kez daha şaşırdı. Evet suyun altındaki balıklar yukarı doğru zıplayıp zıplayıp duruyorlar kendi aralarında oyun oynuyorlardı. Bir an onlara gıpta ile bakarken birden onların mutluluklarının’da kendi mutlulukları gibi kısa sürdüğünü görünce üzüldü.Gök yüzünden ani bir dalışla süzülen bir martı kuşunun zıplayan balıklardan birini kapması.Balığın son mutluluğu olmuştu .Ama yinede bunda bile onu teselli edecek bir yan vardı çünkü; aynı zamanda o martı kuşu çok mutlu olmuştu.Oysa martıların gece deniz üstünde dolaştıklarını hiç bilmezdi . Demekki aç kalan her mahlukun yapacağı gibi onlarda huy değiştirmişlerdi. Balığı kapan martının diğer arkadaşları ise sanki onun mutluluğuna ortakmış gibi yada onu kutluyorlarmış gibi çığlıklar atması onu bir kez daha şaşırttı.Tam ikinci bir martı pike yapmak üzereydiki, ! Birden ,Taka, taka taka tak ,Sesi ile irkildi.Tabii Martılarda kaçışmayı ihmal etmediler Ses Liman tarafından geliyordu. Geceden balığa çıkan bir balıkçı teknesiydi bu . ve Aynı motor yanından yine” Taka taka tak” sesi ile süzülerek geçti her halde martılar ürkmüştü .Ama bir iki dakika sonra , Martıların Gece avı yeniden başlamıştı. Bu arada, Teypteki kasetin bir yüzü çoktan bitmişti arka yüzünü çevirmeğe niyetlendiği bir sırada Sol tarafındaki gazinodan gelen müzik sesi onu bundan vaz geçirdi. Çünkü Çok sevdiği ve iki sene boyunca hiç bıkmadan dinlediği ” Lov You” adlı şarkının melodisi başlamıştı. Teybi kapattı. ve can kulağı ile dinlemeğe başladı. Müzik ağır ağır damarlarındaki kanın çekilmesine sebeb oluyor gibiydi.Tatlı bir rehavetle birlikte ılık bir sıcaklığın bütün vucuduna yayıldığını hisediyordu. Bir az önce,seyrettiği bu doyumsuz manzara onu öylesine mutlu ettiki,o anda ölmüş olsaydı asla üzülmezdi bir an öyle hissetti . Çok mutluydu hemde . İçindeki onca acıya rağmen.Yirmi üç sene aynı yastığa baş koyduğu karısından ayrılmıştı. Aşık olduğu kadın tarafından terk edilmişti. İşte ondan ayrılmak . Ona çok acı gelmişti.Ve en önemliside, her ikisinden ayrılmış olmanın ızdırabına, Doktor hanıma duyduğu yakınlık ve sempati yüzünden dayanabilmiş ve onun varlığınla bir çok acıyı unutmağa başlamıştı ama şimdi ondanda ayrılmıştı. Ayrılık ölümden acıydı.Ve bu hususta söylenen şiirler ve şarkıların hiç birinin ezbere yazılmamış olduğunu bir kerede kendi hayatı içinde yaşayarak anlamıştı Karısının kalbindeki ölümüne çok üzülmüştü ama bu bir takdiri ilahi idi ve yapacak hiç bir şey yoktu.Birlikte geçireceği seneler ezelde takdir edilmiş ve evliliklerine ,yine birlikte karar vererek son noktayı koymuşlardı. Oysa terk etmek veya edilmek, ancak biz insanların elindeydi ve bitmez tükenmez ihtiraslarımızda bunun tek nedenlerinden biriydi .İşte buna katlanmak ve bunu kabullenmek pek o kadar kolay olmuyordu.Ve Kemalde bunu asla kabullene medi . Belki bu kadar kısa bir zaman dilimi içinde , bütün bu acıların hepsini kısa aralıklarla yaşamış olmak onun ruhunda derin yaralar açmıştı.O günlerden sonra artık, Yaşamak hiç umurunda bile değildi hayatın hiç bir güzelliği onu enterese etmiyordu . Bazen istemeden hayatına son vermeyi bile düşündüğü zamanlar oluyordu ama o her zaman , Şartlar ne olursa olsun Yüce Yaradan’ın verdiği emaneti kendisinin almaya hakkı olmadığına inanan biriydi.İşte o günlerde bütün bu olumsuzluklara katlanıp dayanmış olmasının tek sebebi vardı ve bu sebebte Handan hanımdı.Artık o, tek kurtarıcı meleği idi.Ama mutluluklar hiç bir zaman süreli olamıyordu ve olmamıştı .Ve handan hanımla birlikte çalışmış olduğu ortamdan ayrılalı neredeyse üç,dört ay olmuştu.Ve oda istemeden mazide kalmış güzel anılar kervanına çoktan katılmıştı. Karşı gazinodan gelen müzik sesi bittiğinde.Arabadan indi. ağır ağır sahil boyunca yürümeye başladı.Gazino şimdi teybe bir başka şarkı koymuştu ama bu sefer çalan parça türk sanat musikisiydi. Müzik henüz başlamıştı ama o daha ilk anda çalan parçayı anlamıştı .Muazzez Abacı’da .o içli sesiyle ağır ağır söylemeğe başlamıştı bile .
Hatıralar sarmış dört bir yanımı, baktığım her yerde izi duruyor.
Ben seni unutmak istemesemde . bana her şey seni hatırlatıyor.
Bir anda göğsünün orta yerine bir sancı bıçak gibi saplandı .Ve sonra bir sürüngen gibi ağır ağır kalbine doğru indi.Şimdi aynı sancı öyle yakıcı bir sızı veriyorduki .adeta içinde yanan bir Ateş topu olmuş ve oradanda ,yakıcı bir sıcaklıkla Ruhuna doğru, bir yolculuğa çıkmağa hazırlanıyordu. Karısı geldi aklına.Bu şarkıyı ne kadarda çok severdi. Bir anda,Az önceki bütün mutluluğu bir sabun köpüğü gibi uçup kaybolmuştu.Durdu gözlerini uzaklara çok uzaklara çevirdi.Anlaşarak ayrılmışta olsalar bir ömür kadar uzun seneleri birlikte geçirmişlerdi.ve her şeye rağmen yinede ha deyince unutmak o kadar kolay olmuyor, olamıyordu . Sanki uzaklarda bir yerlerde karısını arıyor,ve gelmesini bekliyor gibiydi.Kendinden dahi ne kadar saklamış olursa olsun kalbinin bir köşesinde hala onun sevgisi mevcuttu ve ne kadar unutmağa çalışırsa çalışsın,o hep olmadık zamanlarda karşısına çıkmağa devam edecekti. Derin bir iç geçirdi. Sonra gözlerini denizin derinliklerine çevirdi . Ve Tıpkı filimlerde olduğu gibi sanki denizin içinde geçmişini, ve mutlu günlerini seyretmek istedi ama nafileydi,Hiç bir görüntü peydahlan mamıştı.sonra boş verdi omuz silkti.Kafasının içindeki görüntü ona yeterde artardı bile.Birden kulaklarında bir ses çınlar gibi oldu
“ Maşaallah Allah mutluluğunuzu bozmasın kemal bey. Bakıyorum çok çabuk unuttun beni.Karını bu kadar çok seviyordun’da bana olan aşkına ne oldu,”
Kemal kafasında oluşan bu sese çocukça bir saflıkla cevap verdi.Kendi kendine konuştuğunun farkında bile değildi :
-Seni unuttuğumu kim söyledi , ama unutmam lazım, ve korkunç bir hırsla’da seni unutmağa çalışıyorum çünkü beni terk edip giden sendin.
İyi o zaman, al karının hayali sana mübarek olsun
-Lütfen karımı bu işe karıştırma , Hayatımın yarısı onunla geçti O benim gerçeğimdi. Sense benim hayallerimdin . Aşkım’dın, tutkumdun. Sana olan sevgim bambaşka idi,Senin için ölüme bile razı olduğumu bildiğin halde beni terk ettin.Ve artık lütfen beni rahat bırak. çık kafamdan çık düşüncelerimden ne olur, ne olur rahat bırak beni.Yetmedimi benimle oynadığın. Bak ne güzel seni unutmuştum . neden geri geldin. Ne olur beni rahat bırak. Lütfen,çık düşüncelerimden.
Eserin Kafasının içindeki sesini duymamak için arabasına atladı.son sürat ordan uzaklaştı ama ağlayan kayalıkların tepesine gelince yeniden durdu.araçtan indi Tepeden denize boş boş bakıyordu. Kemal Handan hanımla olduğu günlerde bu ve benzeri hayalleri görmeyi unutmuştu onun varlığı bunları engelliyordu ama şimdi kendini öyle savunmasız hissediyorduki çoktandır unutmuş olduğu bu hayaller yeniden ruhuna saldırmağa başlamıştı.Kadın şeytanca kahkahalar atarak , Beyninin içinde bir yılan gibi dolanıp duruyordu. Bütün bu hissetikleri onun için artık çekilmez bir hal almıştı. Çoktandır unutmuş olduğu ölmeyi isteme düşüncesi , yavaş yavaş geri gelmeğe başlamıştı.Ve bu düşünce onu artık eskisi kadar korkutmuyordu. Kayalık lardan, İki adım öteye atacak olsa,bütün dertlerinin bir anda biteceğine inanmaya başlamıştı, bir an bu fikir ona öyle huzur vermiştiki. İki adım sonra bir daha asla rahatsız olmayacaktı.Hiç bir şey onu bir daha üzemeye cekti.Denizle arasında sadece iki adım evet iki adım kalmıştı.O kadar kolaydıki. sadece iki adım atması yetecekti.Korka korka Kayalıkların kenarına kadar geldi şimdi huzurla arasında sadece bir adımlık bir mesafe kalmıştı.Ayağını hafifçe kaldırdı son adımı atmaya hazırdı artık.Bir an kulaklarını tırmalayan sesin kesildiğini fark etti.Birden, kafasının içi ıssız bir çöl gibi sessiz bir hal almıştı.Yumuşacık kadife gibi bir sesin kendisine seslendiğini fark etti .
- Kemal bey ne yapıyorsunuz Allah aşkına .
Kulaklarına inanamadı.Seslenen Handan hanımdı .O kadar güzel gelmiştiki duyduğu bu ses .Hayret bu güne kadar kendisine hiç seslenmemişti,evet
“Ne yapıyorsunuz” diye hem şefkatle hemde yumuşacık bir şekilde azarlayarak sormuştu.Bir an utandı, ne düşünmesi gerektiğini,ve ne söylemesi gerektiğini bilemedi.Saniyenin milyonda bir hızıyle kafasından geçen düşünce ,Onun handan hanıma verdiği tek cevap oldu.
”Çok yalnızım Doktor Hanım.ve artık yoruldum. Ne olur anlayın”
-Saçmalamayın Allah aşkına, çoçukça işler yapmak üzere olduğunuzun farkındamısınız Hem niye yalnız olacakmış sınızki . Ben varım ve iyi bir arkadaşlığımız var öyle değilmi.
Bir an bütün bu düşündüklerinin doğru olmasını ne kadar isterdi.Evet Handan hanım onun amiri sayılması gerektiği halde,öyle davranmamıştı, dostça, arkadaşça bir yaklaşım sergilemişti. ama gösterdiği arkadaşlık ise hiçte,Kemalin düşündüğü, istediği gibi bir arkadaşlık değildi. Sıradan resmi bir arkadaşlıktı ve hepsi bu kadardı. Oysa bu kadarını yeterli görmüyorduki . Evet arkadaş gibi gözüküyor olmalarına rağmen sohbetleri bile seviyeli ve yeterli bir dozdaydı.Ama o daha fazlasını istiyordu.Biraz evvel ,düşüncelerine hükmeden Şeytan, Handan hanımı düşünmeye başlar .başlamaz bir anda kaybolup gitmişti. Demekki, Handan hanım, istemeden bile olsa , Kemale koruyucu melek olmuştu.Ve hayat devam etmeliydi.Her gecenin bir sabahı olduğu gibi, Her hüznün sonrası neden mutluluk olmasındıki. İşte bu yüzden yeniden doğmalıydı. yaşamak için bir şeylere yalandan’da olsa tutunmalıydı.Bir şiirine bundan tam yirmibeş sene evvel bir önsöz yazmıştı onu hatırladı. Şöyle demişti.”Bir aşkın verdiği Hüsranı. Başka bir aşk unutturur” Bunları gençken yazmıştı ama ezbere söylenmiş bir söz gibi geldi ona, oysa o yaşlarda. Aşkı nereden bilecektiki ve Yeniden aşık olmanın o kadar kolay bir tarafı yoktu.Ama Handan hanımı Saf ve temiz duygularla sevmiş olmasının hiç bir mahzuru yoktu. ve yeterki bunu sadece kendi bilmeliydi. Çünkü Sevgi sözcüğü bazen insanları yaklaştırıcı olduğu gibi Dostlukları bitirici bir unsurda olabiliyordu. Hem böylece kendini kandırması için bir bahanesi ve sebebide olurdu.Bunları düşünürken deminki delilik hali kaybolmuş ve yine normal bir insan olmuştu. Artık ,kayalıklarda olmaktan sıkılmıştı ve Kaldığı lojmana gitmek için arabasına bindi. Son bir kez Tepeden.denize doğru baktı. Sonrada ,Handan hanımı aramak istedi sesini duymaya öyle çok ihtiyacı vardıki. Cep telefonunu çıkarttı. Numaraları tuşladı. tam bağlanacakken. vaz geçti .NO tuşuna bastı.Telefon elinde,öylece kararsız kalmıştı . tekrar çevirdi. iki saniye sonra. Yine aynı şeyi yaptı . Bir türlü cesaret edemiyordu.”Hay Allah” dedi içinden.Şimdi bu bir saplantı halini almıştı,ama arasa bile ne konuşa bilirdiki.Veya hangi gerekçeyi bahane edecekti. Yada her şeye rağmen onu aramış bile olsa. Karşısındaki hanımın onu azarlaması söz konusuda olabilirdi. Öyle ya bir zamanlar aynı işi yerinde çalışan iki insandılar ve dostlukları iş yerini paylaşan kişilerin dostluklarından öte bir şey değildi.Veya azarlamayıp çok soğuk bir şekildede cevap verebilirdi.Böyle bir cevap aldığı andan itibaren ona ne söyleyebilirdi. hangi derdini veya düşüncesini açma cesareti bulabilirdi,Sohbetleri daha başlamadan bitmeye cekmiydi.Bu yüzden, Her halükar da onu araması rizikolu idi. Handan hanıma karşı olan durumunu bir türlü anlayamamıştı. Beraberlerken birbirlerine karşı sıcak yakın ve candan iki arkadaş,ve dost gibiydiler ama, yinede, Nedenini bilmeden onu kendisinden çok uzakta ve mesafeli bir insan olarak görüyordu.Bu nasıl bir şeydiki böyle.Bir an için onu kendine çok yakın buluyor,neredeyse yüreğini açıp içine sokası geliyordu.Ve çok kısa bir zaman sonrada,o kendisine öyle uzak görünüyorduki.Onunla arasında sanki aşılması mümkün olmayan buzdan engeller vardı. Hem zaten, şimdi durup dururken, aramanın ne gereği vardı. Öküz ölmüş Ortaklık ayrılmamışmıydı.Şu anda.ortak hiç bir konuları yoktu. O Şile’de, öbürü İstanbuldaydı. eğer tesadüfler bir azizlik yapmazsa, ömür boyu bir daha karşılaşmaları, koskoca İstanbulda mümkün bile değildi.Yani sebeb ne olursa olsun,araması biraz fazla gayretkeşlik gibi gözüküyordu.Vaz geçti arabayı çalıştırdı. aracı geriye doğru alıp manevra yaptı şimdi yönü lojman tarafındaydı. Vitese taktı araç hızlı bir hamle ile ileri doğru atıldı. Henüz yirmi metre gitmemiştiki içinden yine bir ses.” Korkak Arasana onu “diyerek sıkıştırdı.Frene bastı ne olursa olsun Handan hanımı arayacaktı yoksa gecenin ilerleyen Saatlerinde aramadığı için çok pişmanlık duyabilirdi.En azından sesini duyardı, eğer korkusunu yenemezse , konuşmaz kapatırdı. Handan hanım kimin arayacağını nereden bilebilirdi. çünkü telefonun numarası gizli görünmeyen kayıttı.Kemalin, aramış olduğunu bilmesine imkan yoktu. Tekrar araçtan indi sahilde yürümeğe başladı. Bir an , sahil boyunda Handan hanımla yürüdüğünü hayal etti. Ve öylesine mutlu olduki,tekrar neşelendi, içi içine sığmıyordu . Hiç düşünmeden. telefonu çıkardı ve tuşlamağa başladı. Kısa bir ikaz sesinden sonra Handan hanım karşısındaydı.İşte cevap veriyordu.Aman Allahım ne kadarda kolay olmuştu. hiç korktuğuna deymemişti.
- Efendim buyrun, kimsiniz ( diye cevap verdi Handan hanım )
Bu ,öyle güzel bir duyguyduki anlatılması mümkün değil di.Genç Hanımın sesi ,kulağına bir melodi gibi gelmişti . Bütün cesaretini toplayarak cevap verdi.
- Merhaba , ben Kemal . Nasılsınız
- A.A...Kemal bey merhaba siz nasılsınız.
- Sağolun ,çok teşekkür ederim.Birden aklıma geldiniz , sizi arayıp bir hatırınızı sorayım dedim.
- Ay.. Sağolun çok teşekkür ederim. Siz ne yapıyorsunuz.Yerinize alıştınızmı.
- Alıştım fena değil.Beni boş verin, iyi kötü idare edip gidiyoruz. Duyduğuma göre sizde ,Bizim servise geçmişsiniz,Nasıl bizim işlere alışabildinizmi. işleriniz yorucu oluyormu.
- Yok yok çok rahatım eskisindende rahatım. Sağolsun genel müdürlük çok yardımcı oldu. yeni bir oda verdiler, ve yeniden dizayn ettiler. Bütün oturma gurubumuz yenilendi.Her şey çok mükemmel.
- Sizi aradığım için bana kızmadınız değilmi.
- Neden kızayımki.aksine çok sevindim,Peki siz nasılsınız rahatmısınız orda
- Çok rahatım teşekkür ederim. Biliyormusunuz ,size bir şey söylemek istiyordum.
- Buyrun sizi dinliyorum.
- Şeyy......... Nasıl söylesem bilmemki.
- Buyrun, Kemal bey sizi dinliyorum.rahat olun lütfen. Bana her şeyi söyleyebilirsiniz .Çekinmeyin
-Herşeyimi
-Evet düşündüğünüz her şeyi
- Öyle iyi bir insansınızki. sizi kırmaktan yanlış anlamanızdan korkuyorum.
- Evet sizi dinliyorum.
- Handan hanım sizde ,Eşimin güzelliğini, kibarlığını, nezaketini ve asaletini.Geçmişte’de aşık olduğumu sandığım Kadının, Sıcaklığını , içtenliği ve samimiyeti buldum
Oysa Kemal son cümlesinde yalan konuşmuştu.Eğer aşık olduğu kadın söylediği vasıflarda bir insan olmuş olsaydı bu gün ayrı olmaları değil beraber olmaları gerekmez miydi. Ama her şeye rağmen bütün bunları iltifat olsun diye söylemişti.Handan hanım beklemediği bu iltifatlardan sonra kısa bir müddet sessiz kaldı. Kimbilir o anda aklından neler geçmişti, belkide böylesine bir münasebetsizlik beklemiyordu. sadece
- Çok teşekkür ederim Kemal bey......... (diyebildi)
- Bana kızmadınız değilmi , sizi incitmeyi asla düşünemem
- Yoo hayır kızmadım.........
- Yani ne bileyim, Şey.... beni yanlış anlamanızdan korktumda.
- Saçmalamayın lütfen.Hem izinli olduğunuz bir gün bizi, ziyarete gelsenize.
- Tabii, memnuniyetle, bundan şeref duyarım .Neyse ben daha fazla vaktinizi almayayım. İstanbula geldiğim ilk fırsatta sizi arayacağım. hoşça kalın.iyi akşamlar
- Sizede Kemal bey
- Son bir şey daha , Eğer siz olmasaydınız ben intihar ederdim biyormusunuz.
- Evet biliyorum
Kemal bundan başka bir şey söyleyemeden telefonu kapattı. Aslında gereğinden fazla şeyler söylemişti ama bir kere ok yaydan çıkmıştı artık, içindeki duyguları ,daha fazla tek başına taşıyamamış,bir şekilde ortaya dökmüş ve rahatlamıştı.İşte bu kadar kolay olmuştu,aramıştı onu ve sesini yüz kilometre öteden duymuş çok mutlu olmuştu, içi içine sığmıyordu. Bütün korkularının yersiz olduğunu görmüştü.Genç hanım, hiçte, onu terslememiş , soğuk ta davranmamıştı.Peki neden bu kadar gerilim yaşamış neden onu aramakta bu kadar tereddüt etmişti.İki medeni insanın birbirlerine dostça bir iki söz söylemesinin ne mahzuru olabilirdi.Gerçekten böylemi gözüküyordu. Evet böyle gözüküyordu ama hiç bir şey göründüğü gibi değildi.Ona o kadar çok söylemek istediği şey vardıki, söylemediği halde Handan hanımın bunları anlamasından çok korkuyordu .Ve karşısındaki genç hanımda hiçte sıradan biri değildi.Ve oda çok iyi biliyorduki . Gecenin bir saati, normal olarak yabancı bir erkek ve kadın veya iki eski mesai arkadaşı birbirlerine hatır sormak için telefon açmazlardı.Ayrıca ,bu erkeğin geçmişte, kendisine farklı davrandığını hissetmeyecek kadar boş bir insan olamazdı,ve değildi’de. Ama öylesine asil öylesine kibar ve müşfik bir insandıki . Sebeb ne olursa olsun Kemali kırıp incitmek istemiyor olabilirdi . Çünkü geçmişte onun bir başka kadın tarafından çok incitildiğini ve kırıldığını biliyordu. Aynı şeyleri yapmayacak kadarda yüce bir ruha sahipti. Kemal,telefon konuşmasından sonra Kaldığı Lojmana giti , hiç bir işle meşgul olmadan doğruca yatağa girdi ve uyumaya hazırlandı. Geçmek bilmeyen saatleri uykuda öldürmeye karar vermişti . Bir an evvel sabah olsun istiyordu. Çünkü,ertesi günü izinliydi. arabasına atladığı gibi ver elini İstanbul diyecekti . Ve bir saat sonrada oradaydı. Yatağında uyumadan evvel uzun uzun düşüncelere dalmıştı. Neler oluyordu böyle. Handan hanıma karşı hissettiği duyguların menşei ne idi. O na Aşık olmadığını çok iyi biliyordu. Ama tuhaf bir durumdu onu korkunç bir arzu ile görmek istiyordu.Duyduğu sevgi, hiçte kardeşane bir sevgide değildi. Bu güne kadar onun cinselliğini düşünmek gibi bir bayağılıda hiç yapmamıştı. Minnettarlıkmıydı. O da değildi.Peki neydi bu , neydi onu korkunç bir istekle yeniden görmeyi isteme arzusu. Beraber çalıştıkları on sekiz ay boyunca. onu hep göz hapsinde tutmuş onun her davranışını izler olmuştu. çoğu zaman bir bahane uydurup yanına gitmeden duramıyordu . Düşlerinde kurduğu en büyük fantazi . Akşam üstü . görmüş olduğu manzaranın, bir benzerini onunla seyretmek ,O muhteşem ambiansı onunla hissetmek ve tüm güzellikleri onunla paylaşmak . Kafasında kurguladığı tek fantaziydi. Bir çay bahçesinde onunla karşılıklı oturup , çok sevdiğini bildiği,bir fincan Nescafeyi beraber yudum lamanın zevkini yaşamak, liseli aşıklar gibi el ele olmasa da ,sahilde birlikte yürümek.ve doyumsuz sohbetler yapmak, evet istediği tek şey bu idi. bu düşüncelerin içersindeyken çoktan uykuya dalmıştı.Her sayılı saat gibi gecede bitmiş sabah olmuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder